top of page
  • Yazarın fotoğrafıEtiler Diyet Merkezi

What If God was one of us? (Ya Tanrı içimizden biri olsaydı?)

*Bu yazı ilk olarak  https://medium.com/turkce  sayfasında yayınlanmıştır.


Her sabah ve her akşam toplu ulaşımı kullanırken, insanları izlerim. Aklıma bir şarkı takılır ve içimden onlarla konuşmaya başlarım. ‘Merhaba, uyuyan takım elbiseli bankacı, bugün de işe gitmek istemiyordun değil mi?’.‘Merhaba, gezmeye gittiğini sandığım kapalı teyze, belkide bir yerlerde çalışıyorsundur, yoksa neden bu saatte yollara düşerdin ki, keşke çalışmıyor olsan, peki ya benim annem de bu yaşta çalışmak zorunda olsaydı, Allah korusun, ama bu teyzenin de çocukları var.’Teyzeye çok takılı kaldım bu sabah.

Sonra dışarıya bakıyorum biraz, bu sabah apar topar çıktım evden. İlk randevuma yetişirim diye umuyorum, insanları bekletmeyi hiç sevmiyorum. Bekleyince de hiç sinirlenmiyorum aslında, beklemekle ilgili takıntılarım yok. O sırada kendi kendimle konuşmaya başlıyorum. Beklemekle ilgili en eski anım canlanıyor. Küçükken babam manava gidince, arabanın içinde onu beklediğimi hatırlıyorum. Beklemek asla sıkıcı olmamıştır benim için. Kendi kendime mutlaka iyi zaman geçirmesini bilirim. Sahi, şuan bunları düşünürken köprünün üzerinden geçiyoruz. Otobüstekilerin yarısından çoğu denize bakmıyor. Ben, 7 yıldır İstanbul’da yaşamama rağmen, köprünün üzerinden her geçişimde ışıl ışıl denize bakıyorum. Halbuki İstanbul’u çok mu seviyorum? Hayır, aksine.


16 dakika kala burdan geçtiğimize göre kesin işe yetişiyorum!

Merhaba otobüs fren yapınca tutunmaya çalışan kara kuru zayıf bıyıklı amca, belinde cep telefonu takılı. Fizik öğretmeni olmalısın, bizim lisedeki fizikçinin belinde de cep telefonu kılıfı vardı. Belkide kendi işin vardır’ , ‘Merhaba üniversiteyi sorup binen havalı ve kilolu kız, geçiyor ordan binebilirsin. Tüm yol boyunca telefonunla ilgilendin, arada bir de saçını düzelttin’ . ‘Merhaba yüksek sesle konuşan iki turist, neden bu kadar bağırarak ve tepkilerinizi haykırarak konuşursunuz, hep merak etmişimdir. Biz bağırarak konuşsak görgüsüz oluruz, insanlar rahatsız olabilir, bence bu huyunuzdan vazgeçin.’

İşe yaklaştım, tam zamanında orada olurum. Başlangıçtaki tek bir randevuya gecikmek demek, diğer tüm randevu saatlerinin aksaması demek. Tabii ben yetişince iş bitmiyor, karşı tarafın da zamanında gelmesi lazım. Normalde çok dakik bir insan değilim, ama konu iş olunca herşey değişiyor, daha disiplinliyim.‘Merhaba karşımda açma yiyen üniversiteli kareli gömlekli zayıf çocuk, o açmaların içinde ne kadar zararlı yağlar var biliyor musun?Hem şimdi kilo almıyor olabilirsin, metabolizman hızlı ama bir 5 yıl sonra göbekli olacaksın. Hem kanser denilen bir gerçekten haberin yok mu senin?Neyse, belki bugünlük yiyorsundur, in bakalım şimdi kulaklığını çıkarıp.’ İşe ulaşmamış olsam bile, kendi içimde meslek başladı.Otobüste bile diyetisyenim!

Durağa yaklaşırken, bir anda aklıma yine o şarkı takıldı. Her sabah, her akşam, mutlaka bir otobüs sahnesi bana, ‘Joan Osborne’un One of Us’ şarkısını hatırlatır;

What if God was one of Us? Ya Tanrı içimizden biri olsaydı,

Just a slob like one of Us? İçimizden biri gibi pasaklı

Just a Stranger on a bus, trying to make His way Home… Otobüsteki bir yabancı, eve gitmeye çalışan

If God had a Face, Eğer Tanrının bir yüzü olsaydı

What would it look like and Acaba neye benzerdi ve

Would You want to See Görmek ister miydin

If seeing meant that Şayet görmek demek,

You would have to Believe İnanmak zorunda olman demek olsaydı.


Tamamını net bilmiyorum şarkının, sadece ya aramızdan biri olsaydı, otobüsteki bir yabancı, eve gitmeye çalışan biri? kısmı takılı kalıyor hep aklıma. İlginç! Zamanla, farkında olmadan bu konu üzerinde düşündüm. Bu konu, sanki benim kendimle başbaşa yollarda konuştuğum özel bir konu gibiydi. Geçen gün, bir tane yaşlı amcayı izlerken buldum kendimi yine ve belki de Tanrı bu yaşlı amca şekline girmiştir ve insanlar ona yardım edip etmeyecek mi görmek istiyordur, diye düşündüm, sonra vazgeçtim bu düşünceden. ‘Ama bir yandan da, herkesin içinde Tanrıdan bir parça yok mu?’, ‘Hepimiz aslında bir değil miyiz’ diye düşünür oldum. O teyze, benim sinirli halim. O amca, benim sıkılan halim. O bankacı, benim uyuklayan halim. O kız, benim üniversitedeki halim. O hızlı hızlı mesaj yazan çocuk, benim telefonda kavga eden halim. O iki turist, benim yurtdışında farkında olmadan görgüsüzleştiğim halim. Ve ben, otobüste gizlice analiz yapan ben, yüzlerce analiz yapan insandan biriyim. Başka bir Özge de bana bakıp; ‘Merhaba uzun saçlı kız, geç kalmışsın belli ki, telefonundan saati kontrol ediyorsun, umarım yetişirsin’ diyor belki de.

Bence, şarkıdaki gibi, Tanrı içimizden biri değil, aslında hepimizin içinde! Hepimizin içine kendinden bir parça, bir pırıltı tanesi eklemiş gibi.

Herkes böyle düşünseydi, belki de yollarda kimse kimseyi itip sıkıştırmaz ya da kötü davranmazdı. Ama belli ki onların kafasında çalan şarkı aynı değil. Olsun!

Haydi bakalım düğmeye bas, otobüsten inme vakti!

Özge

#beslenmeuzmanı #diyet #zayıflıyoruz #diyetklinik #zayıflamadamotivasyon #diyettarifler #nutiritonist #kiloveriyorum #diyetisyen #essporto #istanbuldiyetisyen #kilovermek #dietblogger #smile #medium #istanbul #sağlık #whatifgodwasoneofus #dietrecipes #happy #love #özgebezirci #life #özskitchen #nasılkiloveririm #joanosborne #diyetblogger #mediumtürkçeyayın

42 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

KAHVE DOSYASI

bottom of page